“Cennette Bestelenmiş Olmalı” Dedirten 10 Klasik Müzik

Busra
6 min readAug 5, 2020

--

Dünyadaki yolculuğumuzu “şimdi” ve “burada” olmanın kederi” olarak tanımlıyor Birhan Keskin. Hepimiz günlük telaşlarımızdan, gelecek planlarımızdan ve geçmiş yüklerimizden sıyrılıp bu kederi unutma ihtiyacı taşıyoruz. Müzik unutturur mu dersiniz? Cennette bestelendiğini düşündürtüyorsa evet!

Photo by Larisa Birta on Unsplash

Bu bestelerin bestekarları farklı yerlerde ve zamanlarda yetişti, farklı acılardan beslendi ve farklı hayat tecrübelerine sahiplerdi. Ancak ortak bir özellikleri var, evrenselleştirdikleri müziklerini bir sığınak haline getirdiler. Bu sığınak cennet gibi bir yer ve kulaklıklarınızı takıp her an her yerde erişebiliyorsunuz.

Birazdan okuyacağınız/dinleyeceğiniz bu listeyi 10+bonus ile sınırlamakta biraz zorlandım. Kendimce bazı kriterler belirleyip seçimlerimi ona göre yaptım. Her ne kadar hepsi birçok kişi tarafından bilinse de, benim için çok özel bir listeyi paylaşıyorum :)

  1. Ludwig van Beethoven — Moonlight Sonata

Yirmili yaşlarının sonlarında işitme kaybı yaşayan Beethoven bestekarlığa yönelmiş ve günümüzde bilinen birçok eserini son 15 yılda yazmıştır. Bu eserlerden biri olan “Moonlight Sonata (Ayışığı Sonatı)”, başlangıçta Beethoven tarafından ‘Quasi una Fantasia (Neredeyse bir fantazi) olarak adlandırılmıştır. Ancak Şair Lugwig Rellstab, Beethoven’ın ölümünden 5 yıl sonra ‘Gölde parlayan bir ay ışığı gibi’ olarak nitelendirince eser ‘Ayışığı Sonatı’ adını almıştır.

Ay bütün güzelliğiyle uzaklardadır, bize ışığını sunar ve bu dünyadaki sürgünümüzü hatırlatır.

2. Johann Sebastian Bach — Air on the G String

Bach bir barok çağı bestecisi olmasına rağmen notalarıyla çağının dışına çıkmayı başarmıştır. Ününün ve zamana dayanan eserlerinin gerçek bir müzik diline sahip olmasından kaynaklandığı söylenir. Alpcan’ a göre (2009) Bach dehası ve samimi inancı ile kişiliğinin damgasını vurduğu eserlerinde eski ve yeni, din ve din dışı tarzları kullanarak kendisinden önce var olan biçimleri kusursuzluğun zirvesine çıkarmış ve çağın bütün gelişmelernin özümsendiği bir senteze varmıştır.

“Metinde sislerden, hışımla esen rüzgarlardan, şırıl şırıl akam derelerden, denizin inip çıkan dalgalarından, düşen yapraklardan, ölüm çanlarından, sağlam adımlarla yürüyen kuvvetli bir inançtan, ya da zayıf, sendeleyen bir karardan, hakarete uğramış gururlardan, isyan eden şeytani ruhlardan, semanın bulutlarında dinlenen meleklerden söz ediyorsa, bunların tümünü Bach’ın müziğinde görmek ve duymak mümkündür” (Önem, 2010).

Bach da görme kaybı yaşamış, ömrünün son yıllarını hiç göremeden geçirmiştir. Ancak ölmeden önce gözlerinin tekrar açıldığı söylenir. Kimbilir belki de besteleri ile kendini şifalandırmıştır zira günümüz bilim adamlarının yaptığı çalışmalara göre bu büyük bestekar fiziksel sağlığımıza da iyi geliyor.

3. Astor Piazzolla — Oblivion

“Yeni tango” diye adlandırıyor Piazzolla müziğini ve çekirdeğinde yer alan tangoyu barok, klasik, modern ve caz müziği ile süslüyor (Aydınoğlu, 2019).

“Oblivion” yani “unutuluş”, Piazzolla’nın unutulmayan bestesi. Hayat hikayesine baktığımızda Piazzolla için bir kurtuluş denebilecek müzik yeteneğinin zirve noktası olan bu beste, insan oluşumuzdaki çıplak gerçeği bir tavır gibi sarıyor.

4. Pyotr Ilyich Tchaikovsky — Swan Lake

Dönemin Rusya’sında yaşanan çatışmalar, insan ilişkilerindeki uyumsuzluk, dünyayı seyretmenin umutsuzluğu ve kendi hayatının barındırdığı hayal kırıklıkları… Tchaikovsky herşeye rağmen sevmeyi, uyumu ve umudu müzik ile ifadelendirmeyi başarmış, adeta acılarını süslemiştir. Selanik (1996) Tchaikovsky’nin eserlerini şu şekilde ifade ediyor:

“Tchaikovsky’nin eserlerinin ana konusu kaderci anlayıştır. Müziğinin genel planı (özellikle konçerto ve senfonilerinde) alın yazısına karşı savaşının bir özeti gibidir.”

Kuğu Gölü Balesi (1875), Tchaikovsky’nin ilk bale eseridir. Bestekarı bu eseri şöyle tanımlıyor:

“Çıkış yolu olmayan bir hayatın, aşkla çözümlenebileceğinin hikayesi”

Söylentilere göre Tchaikovsky bu eseri yaratmadan önce aylarca göl kenarına gitmiş ve kuğuların hareketlerini gözlemlemiştir. Müziğin ritminin, matematiğinin ve ruhunun doğadan beslendiği düşünülürse belki yüzyılımız insanının besinsiz kalışının en büyük sebebi doğadan kopuşudur.

5. Gabriel Fauré — Pavane, Op. 50

Fauré, Fransa’da yetişmiş besteci, org sanatçısı ve piyanist. Hem döneminin müzik dilini benimsemiş, hem de yenilikler katmıştır, bu nedenle eserleri geçiş ürünü olarak görülür (Yavaş, 2018). İl Divo’nun İsabel eserinde, Mr. Nobody filminde ve daha birçok çalışmaya ilham kaynağı olan ve dijital ortamda pek çok kaydını gördüğümüz bu eser, bestekarı tarafından “zarif” olarak nitelendirilmiştir.

Flüt ve piyanonun eşsiz uyumunu ve gerçekten de eserin zarafetini dinliyoruz. “Dünyanın en rahatlatıcı müziği” diye tanımlanıyor, çok da yanlış sayılmaz.

6. Ennio Morricone — Gabriel’s Oboe

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Ennio Morricone, sayısız başarıya imza attığı müzik hayatını belki de yetiştiği ortama borçlu. Müzisyen bir babanın oğlu olan Morricone ilk beste denemesini 6 yaşında yapmış. Birçok filme de bu besteleriyle hayat veren Morricone 2016 yılındaki bir söyleşisinde şu sözleri sarf ediyor:

“Bir film müziği bestelerken ilk önce filmi izleyip sonra üzerine düşünmeye başlarım. O andan sonrası bir hamilelik gibidir. Bir çocuk dünyaya getirmem gerektiği için sürekli olarak müziği düşünürüm; markete gittiğim sırada bile aklımda müzik olur.”

Gabriel’ Oboe, bestelendiği The Mission filminin de ötesine geçmiş bir müzik olarak anılmakta.

7. Tomaso Albinoni — Adagio in G Minor

Barok döneminin ünlü bestekarlarından biri olan Albinoni, birçok eserine rağmen en çok Adagio ile anılır.

II. Dünya Savaşı’nın en derin izlerini barındıran Dresden’de birçok eseri yanıp kül olan Albinoni’nin yok olmaktan kurtarılan bu eseri “Anka kuşu” olarak adlandırılır.

8. Secret Garden — Song from a Secret Garden

1994 yılında Norveçli piyanist Rolf Lovland ve İrlandalı kemancı Fionnuala Sherry tarafından kurulan “Secret Garden” grubu new-age ya da neo-klasik olarak adlandırılabilecek tarzda müzik yapıyor. “Nocturne” isimli şarkı ile Eurovision’da birinci olmuşlardı.

Bu başarılı grubun bestelerden biri olan Song from a Secret Garden, Hauser’ın muazzam performansı ile bizi mistik bir dünyaya götürüyor.

Bu besteyi her dinlediğimde aklıma Shakeaspeare’in muhteşem satırları gelir:

“Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,

Güneş kucağındadır, bilemezsin.

Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,

Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.

Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.

Uçar gider, koşsan da tutamazsın…”

9. Fernando Sor — La Romanesca

İspanyol gitarist ve besteci Fernando Sor modern gitar müziğine yön veren önemli isimlerdendir. Gitara altıncı teli ekleyerek bugünkü gitarın temellerini atmıştır ve bir diğer deyişle gitarın ciddi bir enstrüman olarak kabul görmesini sağlamıştır.

Bu bestekarın şaheserlerinden La Romanesca ile başbaşayız…

10. Franz Schubert — Ave Maria

Franz Peter Schubert Avusturya’nın ünlü bestekarlarından. Yeteneğinin farkedilmesi ile küçük yaşlardan itibaren nitelikli bir müzik eğitimi almıştır. Romantizmin ruhundan etkilenmiştir.

Schubert de hayat mücadelesi zorlu geçenlerden biri. Genç yaşta maddi sıkıntılar, hastalıklar ve ağrılar ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Çok sevdiği Goethe’nin şiirlerini 70 kadar şarkısında kullandı ancak bu şarkıları şaire ithaf etmek istediğinde beklediği ilgiyi de göremedi. Yaşarken kıymeti pek de bilinmedi bu nedenle dönem dönem depresyon yaşadı.

Ancak bugün önemli bestekarlardan biri olarak anılıyor. Ave Maria en önemli bestelerinden biri olup düzenlemeler ile muhteşem bir opera parçasına dönüşmüştür. Tanık olduğumuz son kraliyet düğününde de Bocelli tarafından seslendirilmiştir.

Bonus: James Last — Einsamer Hirte

Bu seriyi bende yeri çok ayrı olan bir eser ile zirvede bırakmak istiyorum.

Alman bestekar James Last’ın eseri ve Romanyalı panflüt virtiözü Zamfir’in hayat verdiği “Einsamer Hirte”, bilinen adıyla “The Lonely Shepherd”, yani yalnız çoban

Dünya çapında birçok dizinin, filmin ve reklamın müziği olarak kullanıldı. Ancak sanıyorum tüm bunların en bilineni Quentin Tarantino’nun Kill Bill filmine kattığı ruhtur.

Andre Rieu ve Gheorge Zamfir muhteşem performansları ile tüm duyguları, tüm yolculukları, içinde hayat barındıran herşeyi kuşatıyor.

Tüm yalnız çobanlara sesleniyor Dante:

“Cenneti ve cehennemi arıyordum, dünyanın ve sonsuzluğun ötesinde. Görkemli bir ses yankılandı göklerde: “Ne arıyorsun? Cennet de sendedir, cehennem de!”

İyi dinlemeler herkese…

Başvuru kaynakları

  • Alpcan, F. B. (2009). J.S. Bach’ın Geç Dönem Piyano Eserlerinin 20. yüzyıl Sanatına Etkileri. Sanatta Yeterlilik Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  • Önem, E. O. (2010). Johann Sebastian Bach – Chaconne BWV 1004. Yüksek Lisans Tezi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  • Aydınoğlu, O. (2019). Arjantin Tango Müziğinde Orkestrasyon Stilleri. Doktora Tezi. İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  • Selanik, C. (1996). Müzik Sanatının Tarihsel Serüveni. Ankara: Doruk Yayıncılık
  • Yavaş, G.E. (2018). Paris Konservatuarı Arp Sınıfı ve Gabriel Faure’nin Impromptu Op.86 No.6 Eserinin Analizi. Yüksek Lisans Tezi. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü.

--

--