Okuma kültürüne sahip bir toplum yaratmak: Çocuklarımız ve Biz

Busra
4 min readApr 12, 2022

--

“Her şey, beynin kelimelerle ne kadar iyi beslendiğine bağlı” diyor Otuz Milyon Kelime kitabında Dr. Dana Suskind. Yapılan araştırmalar, çocukların kelime dağarcıkları arasındaki farkın 18. aydan itibaren belirgin hale geldiğini gösteriyor. 3–4 yaşındaki çocukların kelime, dikkat ve genel bilgi düzeyi 3.-4. sınıfta okuduğunu anlama düzeyinde yordayıcı bir etkiye sahip. 3. sınıftaki okuma becerisi ise lise mezuniyetindeki başarı düzeyinin en önemli yordayıcılarından birisi. Bir zincir gibi birbirini takip eden bir gelişimden bahsediyoruz. Bu nedenle yaşamın ilk yılları sihirli bir etkiye sahip.

“Çocuğu yetiştirmek tüm toplumun görevidir”

Ancak temeli mikrosistem atar.

Çocuklar dili yetişkinin rol model olması ile öğrenir. Yukarıda gördüğünüz Urie Bronfenbrenner’ın Ekolojik Sistem Kuramı şu anlama geliyor, yaşamın ilk yıllarında bebek-çocuk mikrosistem içerisinde büyüyor. Yaş aldıkça mezosistem, ekzosistem, makrosistem ve kronosistemin etkisini deneyimliyoruz. Biz de bu etkiler altında yetiştik, çocuklarımız da öyle olacak.

Mikrosistemde yakın çevre aile, öğretmen ve arkadaşlarından oluşmaktadır. Dolayısıyla dil gelişiminde en büyük etki bu paydaşların ellerinde. Kültürümüzde de sıklıkla kullandığımız “hal dili” kavramını, “İmam-ı Azam ve Bal Yiyen Çocuk” hikayesini ele alalım. Yetişkin ne yaparsa çocuk onu öğrenir. Bu nedenle rol-model olan yetişkine büyük görev düşüyor.

Nasıl destekleriz?

Konuşmak

Ona zaman ayırın, dikkatinizi verin ve değer verin. Doğan Cüceloğlu ‘’Dinlemek çok önemli bir davranıştır. Çünkü insanlar ancak bir başkası tarafından dinlenirken kendilerini bulur, kim olduklarını anlarlar.’’ der. Çocuğunuzla “akıllı konuşmalar” gerçekleştirin: sevecen bir ses tonu kullanın, dinleyin, cevap verin ve karşılaştığı yeni kavramları açıklayın. Sorular sorun ve sorularını yanıtlayın. Eski öğrenmeleri ile yeni öğrenmeler arasında bağlantılar kurun. Geçmiş olaylar ile şimdiki ve gelecek olayları ilişkilendirin. Konuşmak, sadece dil gelişimi için değil, güvenli bağ kurma, benlik saygısı, kimlik gelişimi, öz değer, öz şefkat gibi çocuğunuzun kendisiyle ilişkili algılarının sağlıklı bir şekilde desteklenmesinin en pratik yoludur.

Ancak nasıl bir yetişkin ile konuşuyor çocuk? Yargılanıyor mu? Katı bir ses tonu mu var karşısında? İçtenlikle dinleniyor mu yoksa “mış gibi” mi? Yetişkinin nasıl bir dinleyici olduğu, çocuğun nasıl bir konuşmacı olacağının en önemli belirleyicisi.

Şarkı söylemek

Dil becerilerini ve erken okuryazarlık becerilerini (çocukların okuma ve yazmayı öğrenmeden önce, okuma ve yazmaya dair bildikleri her şey) desteklemenin en eğlenceli yoludur. Şarkı söylerken yaşanan hızlı ve yavaş geçişler çocuğun kod çözmesini sağlar: cümlelerin kelimelerden, kelimelerin hecelerden, hecelerin seslerden oluştuğunu fark eder. Farklı notalar sayesinde kelimeleri parçalara ayırır. Sesler, heceler ve kelimeler arasında benzerlik ve farklılıkların olduğunu keşfeder. Ve müzik eşliğinde yapılan dans, fiziksel hareketler ile motor öğrenmeler gerçekleşir ki bu sayede öğrenmeler daha kalıcı hale gelir.

Okumak

Ama birlikte. Okuma sevgisini, okuma alışkanlığını kazandırmanın en önemli yolu birlikte edinilen olumlu deneyimlerdir. Kendinizi düşünün, okumayı sever misiniz? Okuma alışkanlığına sahip misiniz? İlk kitabınız hangisiydi? Odasında bir kitaplığı olan, kitaplığında kendi boyunda, göz hizasında, kapaklarını rahatlıkla görebildiği bir şekilde özenle dizilmiş kitapları bulunan çocukluğunuz oldu mu? Olsaydı nasıl hissederdiniz?

Çocuk kitapları ile çocuğunuzun dünyasına dahil olabilirsiniz. Eğlenceli vakit geçirebilir, siz de birçok şey öğrenebilirsiniz. Dahası çocuğunuzu yetiştirirken kendi çocukluk deneyimlerinizi de şifalandırabilirsiniz. Edip Cansever’in dediği gibi: “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.” Belki içinizdeki çocuğun gökyüzü kara bulutlarla kaplı. Fırsat tanıyın, çocuğunuzun renkli gökyüzü boyansın ilk yaşam deneyimleriniz. Bir şeyler öğretmek yerine, birlikte öğrenin. Çocuğunuz büyürken siz de şifalanın. Müdahaleci değil, gözlemci olun. Sorular sorun, geribildirimler verin, okumayı ilgi çekici, eğlenceli ve verimli hale getirin.

Yazmak

Bebeğin parmak boyalarını kullanarak bedeni ile, çocuğunuzun pastel boyaları, parmakları biraz daha kuvvetlendiğinde renkli boya kalemleri ile yarattığı özgün sanat eserlerine kıymetini bilerek yaklaşın. Ne çizdiğini sorun, resmini anlatmasını isteyin. Resmi imzalamasını isteyin. Sanat eserine dair kurduğu cümleleri bir kağıda yazın ve resminin altına not alın.

Böylece öğrenmeyi desteklemiş oluyorsunuz: Yazı diye bir şey var ve onunla duygu ve düşüncelerimizi ifade ediyoruz! Çocuk yazının bir temsil olduğunu anlıyor. Resimli çocuk kitaplarını okurken siz metni okuyorsunuz, o resimlere bakarak sizi dinliyor. Derken harfleri keşfediyor, bir süre sonra sizi taklit ediyor, “mış gibi yapıyor”. Trafikte ışıklara göre hareket ediyorsunuz, bu esnada çocuğunuzla konuşuyorsunuz. Bir öğrenme daha gerçekleşiyor. Alışverişe gidiyorsunuz, markalar, ürün etiketleri. Üzerine sohbet ediyorsunuz. “Bu daha hesaplı, bunu alacağım.”, “Bak burada gıda ürünleri yazıyor, hadi yiyecek birşeyler alalım!”. Mukayese etmeyi, okuyup düşünüp karar vermeyi sizden öğreniyor çocuğunuz. Kuralları tabelalardan takip ediyor. Eve dönüyorsunuz, bir resim çiziyor, bakıyorsunuz bazı harfler kondurmuş, şekiller çizmiş. Yazı yazdım diyor. Soruyorsunuz, hikayesini anlatıyor. Okula biraz daha hazır…

Oyun Oynamak

“mış gibi” yapıyor. Sembolik düşünme diyoruz biz buna. Hayal ediyor, sınırsız. Ağzı dolu dolu konuşmaya çalıştığını gözlemliyorsunuz, öyle hızlı düşünüyor ki dili yetişemiyor hızına. Yaratıcı enerji! Dökülsün… Bu oyunlar ile çocuğunuz bu zamana kadar aldığı dili, dinlediği dili yani “alıcı dil” dediğimiz kısmı verdiği dile, konuştuğu dile, yani “ifade edici dile” dönüştürüyor büyük bir hızla. Farkediyorsunuz ki sizi gülümseyerek, heyecanla elini kolunu hareket ettirerek ve “bebekçe” size eşlik eden bebeğiniz, bilgiç cümleler kuran birine dönüştü. Anlıyorsunuz ki attığınız tohumlardı filizlenen.

Çocuğunuz dramatik oyunlar oynarken, hikayeler oluşturup kelimelere döküyor, bir anlatıcıya dönüşüyor. Hikayeler bir sıra halinde gerçekleşiyor: ilk-orta ve son. Örüntüler kurduğunu görüyorsunuz. Artık bir cümlenin başı-ortası-sonu olduğunu, zamanın da geçmiş-şimdiki ve gelecek olduğunu kavramaya bir tık daha müsait. Yeni deneyimlere istekli, başarı hissi taşıyor ve motivasyonu yüksek.

Sözün özü

“Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler
Günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların
Çocukların avuçlarında yeşerecekler”

Nazım Hikmet Ran

--

--